İsviçre’de Yaşam: Korona

2020 tüm hızıyla sürüyor; tek başına korona yetmezmiş gibi depremler, yangınlar ve daha hayal bile edemediğimiz türlü olaylar yaşamaya devam ediyoruz. Ama dikkat, 2020’nin bitmesine bu yazıyı yazdığım tarih itibariyle neredeyse hala 2 ay var ve 2021’in 2020’yi aratıp aratmayacağı da koca bir soru işareti…

Yıl başladığında bugün yaşananları kimsenin öngörmesi mümkün değildi zira dünya her yıl irili ufaklı salgınlara maruz kalsa da, küresel çapta bir salgını son görüşünün üzerinden neredeyse bir asır geçti. Geçen onca zaman ve akılalmaz bir hızda ilerleyen teknolojiyi göz önüne alarak bu salgının önünün kesilebilmesi gerekirdi değil mi? Ama hepimizin gayet iyi bildiği üzere durum hiç de öyle olmadı hatta günbegün bilinmezliğe doğru gitmekte…

İsviçre’de İlk Vaka ve Yaşananlar

İsviçre’de ilk vaka 25 Şubat 2020’de, ülkenin İtalya’yla sınırı olduğu Tessin kantonunda yaşayan ve yakın zamanda Milano’ya gitmiş olan 70 yaşında bir adamda görüldü. İlk vakaların neredeyse tamamı İtalya kaynaklıydı ve benzer kaynaklı vakalar birkaç gün içinde Basel, Zurich ve Graubünden’de de görülmeye başladı. 27 Şubat’ta da 28 yaşındaki bir erkek, bugün vaka sayılarıyla İsviçre’deki tüm kantonları geride bırakan Cenevre’nin ilk vakası oldu; o da yakın zamanda Milano’yu ziyaret etmişti.

Bu gelişmeler olurken, federal yönetim de tepkisiz kalamadı ve 28 Şubat’ta ilk önlemleri almaya başladı. Alınan ilk kararlar arasında öne çıkanlar; 1000 kişiden fazla tüm etkinliklerin yasaklanması ve Tessin kantonuyla olan İtalya sınırına giriş-çıkış kısıtlaması getirilmesiydi. Takip eden hafta da vakalar arttıkça yeni önlemler devreye girdi ve 16 Mart’ta İsviçre’nin Avrupa ve hatta neredeyse dünyayla iletişimi kesildi. Tüm sınırlar mazereti olmayanlar için kapatıldı. Bunun yanında neredeyse tüm mağazalar, okullar, kanton ve federal yönetim ofisleri dahil birçok yer kapatıldı; 5 kişiden fazla toplanmalara da yasak getirilmesiyle İsviçre adeta hayalet bir ülkeye döndü. Olayın ciddiyetini göstermesi bakımından, Basel’de her yıl Mart ayında kutlanan – ve en son 100 yıl kadar önceki İspanyol gribinde iptal edilmesi hariç yüzyıllardır kutlanan – Fastnacht karnavalı yasaklandı.

A general view shows the Paradeplatz and the office of Swiss bank UBS in Zurich, Switzerland March 17, 2020. REUTERS/Arnd Wiegmann


İsviçre’de koronavirüsten ölen ilk kişi, kronik hastalığı da bulunan Lozan Üniversite Hastanesi’nde 2 gün yatan 74 yaşında bir kadın oldu. Ölen dördüncü hasta, Basel-Kırsal kesiminden 54 yaşında bir erkekti. Dördüncü ölümü diğerlerinden ayıran önemli bir detay vardı. Bu kişi yakın zamanda Fransa sınırına yakın bir yerleşim birimi olan Mulhouse’da bir kilise ayinine katılmıştı. Çok geçmeden bu kilise ayini Avrupa’da büyük ses getirecek, özellikle Fransa, İsviçre ve Almanya’daki ilk vakaların birçoğu buradan yayılacaktı zira katılımcılar Avrupa’nın dört bir yanından gelmiş ve ayin bitince yaşadıkları yerlere geri dönmüşlerdi. Bu olayı merak ettiyseniz, daha detaylı olarak bu haberde okuyabilirsiniz.

Bugün Gelinen Durum: Kötü

Detaylara girmeden önce özetlemek gerekirse, İsviçre’de durum oldukça kötü.

Kasım ayının ilk haftası itibariyle günlük vaka sayıları 10 bini aşmış durumda ve yine her gün yaklaşık 70 kişi ölüyor. Rakamın ciddiyetini anlamanız adına; nüfusu İsviçre’nin yaklaşık 10 katı olan komşu Almanya’da günlük ortalama vaka sayısı 15-20 bin arasındayken, bu rakam İsviçre’de 10 bin dolaylarında. Daha çarpıcı bir örnekle; İsviçre’nin nüfusu Almanya’yla aynı olsaydı, mevcut enfekte oranıyla İsviçre ABD’yi bile geride bırakırdı!

Durum, ülke genelinde kantondan kantona ciddi farklılıklar göstermekte. Sebebi de, bilindiği gibi İsviçre yirmi altı farklı kantonun birçok konuda federasyondan bağımsız olarak hareket edebildiği türünün tek örneği olan bir yönetim sistemine sahip. Yirmi altı farklı kantonun getirdiği dil ve kültürel farklılıklar bir yana, koronavirüsle mücadeleleri de birbirinden çok farklı oldu.

Bu durum salgının en başlarında yapılan bazı anketlerde de kendini gösterdi. O dönem ülke genelinde yapılan en büyük ankete göre, Almanca konuşulan kantonlarda yaşayanlar federal yönetimin virüsle mücadelesinden memnundu. Bunun tam aksine, başta Fransızca konuşan kantonlar olmak üzere geri kalan herkes yönetimden memnun değildi. Dahası için ankete buradan göz atabilirsiniz.

İlk vakalardan bazılarının görüldüğü Zurich’te vakaların tek bir günde neredeyse sıfırdan yaklaşık üç yüze varmasına sebep olan gece kulübü uzunca bir süre herhangi bir sınırlama ya da kapatma olmadan faaliyetlerine devam etti. Bu olay İsviçre basınında geniş yer buldu ve toplumda salgının yeterince ciddiye alınmadığı algısını güçlendirdi. Aylar sonra bugün Zurich’e baktığımızda, vaka sayılarında Cenevre’yle birlikte neredeyse birinciliği paylaşıyor diyebiliriz.

Photo by Mark Angelo from Pexels

Yeri gelmişken, ülke genelinde durumu belki de en kötü olan kanton Cenevre. Günlük vaka sayısının binleri bulduğu kantonda yakın zamanda tecrit ilan edilirken, vaka sayıları bu şekilde devam ederse hastaneler birkaç güne tamamen dolmuş olacak.

Konuştuğum İsviçreliler durumun bu kadar kötüye gitmesinin nedeni olarak federal yönetimi, özellikle de ülkede Sağlık Bakanlığı vazifesi gören BAG’ı gösteriyor. En sık duyduğum şikayetler önlemlerin çok yetersiz oluşu ve zamanında alınmaması.

Şikayetlerinin yersiz olmadığını vurgulamak adına örneğin salgın başladığından beri geçen onca zamana rağmen hiçbir zaman dışarıda maske zorunluluğu getirilmedi. Birkaç ay önce vakalar tekrar artmaya başladıkça toplu ulaşımda maske zorunluluğu getirildi ancak bunun da ne kadar işe yaradığı bir soru işareti. Şu anda dışarıda maske takmak isteğe bağlı durumda…

Bundan Sonra Neler Olabilir?

Gördüğünüz üzere durum iyileşmekten henüz çok uzak ve gittikçe daha da kötüleşiyor. Federal yönetim konuyla ilgili bilgilendirme ve yeni önlemleri açıklamak adına her gün Bern’de basın toplantısı düzenliyor. Yakın zamanda da insanları maske takmaya teşvik etmek için bir sosyal medya kampanyası başlatıldı.

Kısa vadede bundan sonrası çok da iç açıcı görünmüyor. Artan vakalara karşın yeterli gelmeyen önlemler, ülke genelinde hastanelerdeki doluluğu Kasım itibariyle %75’e kadar çıkardı ve Sağlık Bakanı’nın verdiği bilgiye göre artış bu şekilde devam ederse, ülkedeki hastanelerin kapasitesi bir hafta içinde tamamen dolacak ve hastaları komşu ülkelere sevk etmek zorunda kalacaklar. Böyle olmamasını umuyorum elbette ancak kışın etkisini her geçen gün arttırdığını da göz önüne aldığımızda, ülke geneli yeni bir tecrit olması ve bu kez daha da uzun sürmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.

Yeni gelişmeler yaşandıkça yazımı güncelleyeceğim.

Sağlıkla kalın!